24 Kasım 2016 Perşembe

Patchwork Nedir? Nasıl Yapılır?






























Eskiden, her şeye ulaşmak bu kadar kolay değildi. Hazır giyim, neredeyse yok denecek az üretim yapıyor ve çok pahalıya satıyordu. Sanayileşmenin henüz yaşanmadığı dönemlerde, elde etmenin çok zor olduğu kumaşlar, kullanılmaktan eriyip yok olana kadar kullanımda kalıyordu. Üretim için kullanılacak hammaddenin elde edilmesi, sonrasında işlenmesi ve kumaş haline getirilmesi neredeyse tamamen elle yapılıyordur.

Kumaştan bir giysi yıprandığında ya da yırtıldığında, sağlam kalan yerleri kesilerek, yeniden dikilerek başka bir şekilde yeniden kullanılıyordur. Bu işlem, zamanla eldeki kumaşı parçalarının çok küçülmesine ve birbiriyle alakasız pek çok kumaş parçasının birikmesine sebep oluyordu. Aynı zor şartlar nedeniyle, bu küçük kumaş parçaları atılamazdı, değerlendirilmesi zorunluydu. Eski örgü kazaklar, yeni bir battaniyeye dönüştürülebilirdi. Eski gömlek kumaşı parçaları, uygun şekilde kesilip dikilerek yeni bir yatak örtüsü olabilirdi.

PATCHWORK NEDİR?

Patch, İngilizcede yama anlamına gelmektedir. Yama işi olarak çevrilebilir. Anadolu kültüründe Kırkyama olarak isimlendirilen bu el işi, benzer zor şartlar nedeniyle tüm dünya üzerinde kadınların eski kumaşları değerlendirmek için yaptığı bir iştir. Eskiden, artan kumaşları değerlendirmek veya eskiyen giysileri dönüştürmek için yapılan bu el işi, zamanla sabır ve beceri göstergesi olduğundan, yeni kumaşlarla da üretilmeye başlanmıştır.

Patchwork, kısaca; büyük titizlik, sabır ve beceri gerektiren bir kumaş değerlendirme sanatıdır. Sanattır, çünkü birleştirilen kumaşların desenleri ve renkleri uygun şekillerde birleştirilerek çok güzel motifler elde edilmektedir. Birbirine uygun kumaşları kullanmak, renkleri uydurmak ve düzgün şekilde birleştirebilmek için de yüksek bir zevk sahibi olmak gereklidir.

PATCHWORK NASIL YAPILIR?

Oluşturulmak istenen herhangi bir şekil yok ise, kumaşlar kare ve çokgen şeklinde kenarları olacak biçimde kesilir. Genellikle, tüm parçalar aynı boyda ve aynı şekilde olmalıdır. Bazı patchwork çeşitlerinde, tüm bu parçalar, üstte görünecek yüzün tersine doğru tüm kenarlardan katlanarak, içine doğru ince bir dikiş ile dikilir. Tüm parçalarhazır olduktan sonra birleştirilmeye başlanır.

Normal bir patchwork işinde, tüm parçaların eşit ve düzgün şekilde kesilip, ipliklerinden arındırılması gereklidir. Sonrasında, birleştirilecek kenarlar karşılıklı olarak içe doğru katlanıp birleştirilir ve sağlam bir şekilde birbirine dikilir. Örneğin; kare şeklinde bir kumaş kullanıyorsanız, ilk parçanın dört kenarı da, diğer benzer kumaş parçaları ile dikilerek çevrelenmiş olmalıdır. Sonra, eklenen diğer karenin, boşta kalan diğer üç kenarı da diğer kumaş parçaları ile dikilmelidir. Bu şekilde, elde edilmek istenen büyüklüğe ulaşana dek, dikme işlemi devam eder. İki veya daha fazla aynı renkli kumaşların, düzenli olarak dikilmesi ile oluşturulabileceği gibi, birbirinden tamamen farklı ve uyumsuz kumaşlarla da aynı şekilde üretilebilir.

Renklerin uyumu, tamamen üreten kişiyle alakalı olduğu halde, birleştirilecek kumaş cinsleri seçilirken, aynı türden olmasına dikkat etmekte fayda var. Örneğin; kot kumaşından bir parça ile kesilmiş örgüden bir parçayı birleştirmek, şıklıktan uzak ve kullanışsız bir sonuç ortaya koyacaktır.

PATCHWORK NERELERDE KULLANILABİLİR?

Eski kumaş pantolonlar, kesilip temizlendikten sonra, parçalar kırkyama şeklinde birleştirilerek, çok değişik ve işlevsel bir perde elde edilebilir. Eskiyen kazaklar, uygun şekilde kesilip birbirine dikilerek, yumuşak ve sıcak
bir battaniyeye dönüştürülebilir.

Eski elbise, gömlek gibi giysiler, uygun şekilde kesilip dikilerek, altında tek parça bir kumaş eklenerek, şık ve gösterişli bir yatak örtüsü elde edilebilir. Çok daha küçük parçalar, belli bir deseni oluşturacak şekilde birleştirilerek, sanatsal panolar yaratılabilir. Birbirine uygun renkteki iki farklı kumaş, sabır, titizlik ve beceri ile birleştirilerek, güzel bir koltuk örtüsü yapılabilir.
www.sporset.com

22 Kasım 2016 Salı

BLACK FRİDAY NEDİR?


Black Friday, Kara Cuma anlamına gelen, Kanada’da ekim ayının ikinci pazartesi, ABD’de ise kasım ayının dördüncü perşembesi kutlanan şükran gününden sonra gelen ilk cumaya verilen isimdir. Genel olarak Amerika’da ve daha birçok ülkede kabul edilen bu günde, mağazalar beklenmedik derecede büyük indirimler yaparak çok erken saatlerde açılıp, geç saatlerde kapanır. Resmi bir tatil sayılmayan bu gün, İngiltere ve Kanada’da da yaygındır.


Rivayete göre Black Friday’in tarihi 1960’lı yıllara kadar gitmektedir. Şükran Günü sebebiyle insanların alışveriş için önünde kuyruklar oluşturduğu mağazalar, tıklım tıklım dolu sokaklar ve her daim sıkışık olan trafik sebebiyle o gün çalışanlar bu günü sıklıkla Kara Cuma olarak anmıştır. Zamanla bu tabir insanların diline yerleşmiş ve alışveriş çılgınlığının yaşandığı bu gün bu isimle anılmaya başlanmıştır. Bu güne ilk zamanlarda yüklenen anlam olumsuz gibi görünse de, alışveriş toplumunun büyük bir yer kapladığı günümüzde bu anlam giderek daha olumlu hale gelmiştir. Özellikle Amerika’daki büyük mağazalar her yıl Black Friday gününde kapılarını daha erken açmakta ve mağazalarda çalışanların mesai saatleri daha uzun olmaktadır.
Black Friday gününde en çok indirimin görüldüğü alan elektronik eşyalar olmaktadır. Okulların açıldığı dönemlerde ve yaz dönemlerinde sıklıkla toplu indirim kampanyalarının yapıldığı Amerika’da bile bu gün, oldukça büyük indirimler görülmektedir. Özellikle bilgisayar, telefon, beyaz eşyalarda indirim olmaktadır.
Elektronik ürünlere ek olarak tekstil alanında da birçok büyük mağaza kayda değer indirimlere imza atmaktadır. Günlük tekstil ürünlerinin yanında en çok ve şüphesiz faydalı indirimlerin görüldüğü ürün gelinlikler olmaktadır. Gelin adaylarının uzun kuyruklar oluşturduğu gelinlik mağazalarının görüntüleri her sene haberlere, internet sitelerine çıkmaktadır.
Alışveriş çılgınları için oldukça iyi bir fırsat gibi görünen bu günün şüphesiz olumsuz yanları da vardır. Bunlardan biri, bu güne Kara Cuma denmesinin başka bir sebebi olarak, insanların bu günde, büyük indirimlere kendilerini kaptırıp ihtiyaçları olandan fazlasını almaları ve kaçınılmaz olarak maddi sıkıntı yaşamalarıdır.
Diğer bir olumsuz yanı ise Black Friday gününde sıklıkla karşılaşılan şiddet olaylarıdır. Aşırı kalabalıktan dolayı kaza oranları her yıl daha da artmaktadır. Büyük mağazaların Black Friday açılışlarında müşteriler büyük bir hızla mağazaya giriş yapmaya çalışmakta, bunun sonucunda kazara çalışanlara ya da ürünlere zarar verebilmektedir. Mağaza arabalarının da kalabalıkta yanlış kullanımı sonucunda yaralanma vakaları görülmektedir. Örneğin 2008 yılında, ABD’nin New York şehrinde büyük bir mağazanın önünde kapıların açılmasını bekleyen müşteriler, mağazanın kapısını kırmış ve 34 yaşındaki bir çalışanın ölümüne sebep olmuşlardır.
Black Friday çılgınlığının yaşandığı ülkelere ziyareti mümkün olmayanların da düşünüldüğü Cyber Monday günü vardır. Black Friday’den sonra gelen pazartesi gününde, internet üzerinden  satışa sunulan bir çok üründe büyük indirimlerden faydalanılabilir. Daha ayrıntılı bilgi için www.sporset.com adresinden ulaşabilirsiniz.

21 Kasım 2016 Pazartesi

Spor Deyip Geçmeyin

Spor yaralanmalarına ilk müdahaleyi kendiniz yapın!

Spor yaralanmalarında ilk müdahaleyi yaranın şiddetine ve cinsine göre kendiniz de yapabilirsiniz. İşte ilk müdahale tüyoları...
Profesyonel sporcular için sakatlanma ve yaralanmalar oldukça önemli. Ani kas hareketleri veya yanlış yapılan egzersizler sonucunda oluşan yaralanmaların yanında elverişsiz zemin ve kötü hava koşulları nedeniyle oluşan çevresel faktörler de yaralanmalarda önemli rol sahibi. Spor yaralanmalarında ilk müdahaleyi yaranın şiddetine ve cinsine göre kendiniz de yapabilirsiniz.

Spor yaralanmalarında ilk müdahale tavsiyeleri
Temas sporu yapanlarda meydana gelen kas-tendon yaralanmalarında en sık görülenler adele ezilmesi, lif yırtılmaları olarak bilinir. Bağ dokusunda yer alan yaralanmalarda ise eklem burkulmaları, diz iç yan veya dış yan bağların yaralanması yanında kırık çıkıklar da spor sakatlıklarında önemli yer tutuyor.Spor yaparken herhangi bir sakatlanma veya yaralanma ile karşı karşıya kaldığınızda kendinizi istirahat pozisyonuna alarak sakatlanan yerde ödem gelişmemesi için buz tedavisi uygulayın. İlk yardım müdahalesi olarak kesinlikle herhangi bir ilaç almayın. Çünkü yanlış ilaç uygulaması tehlikeli birtakım durumları ortaya çıkarabilir. Birkaç buzu herhangi bir bez veya torbaya koyarak cilde uygulamalı, direkt cilt ile temas ettirmekten kaçınmalısınız. En az 10-15 dakika süreyle uygulayacağınız buz tedavisini 3 saat ara ile günde 5 veya 6 kez uygulayabilirsiniz. Yaralanan bölge bandaj ile sarılmalı ve alt bacak yaralanmalarında bacak kalp seviyesine kaldırılmalı ve bu pozisyon korunmalıdır.
Sakatlıklarda soğutucu spreyler kullanmak da bölgenin rahatlamasını sağlar. Sakatlanan yerde ağrı, hareket kısıtlığı, sıyrıklar ve şişlik gibi bulgular görülmesi normaldir. İlk müdahaleyi kendiniz yaptıktan sonra derhal bir uzmana görünmeniz istenmeyen sonuçları önleme konusunda önemlidir.
Sakatlıkların tanısı için bilgisayarlı tomografi, grafi veya ultrason gibi tanı cihazları kullanılarak sakatlıklar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak mümkün. Sakatlık semptomlarını azaltmak için ağrı kesici ve ödem gidericileri doktor reçetesi ile tüketebilirsiniz. Akut sakatlık ve yaralanma durumu sona erdikten sonra bölgenin hareket kabiliyetini yeniden kazanması için çeşitli egzersiz yöntemleriyle fizik tedavi uygulaması kasların tekrar eski formuna kavuşmasına yardım eder.
Eklem içi yaralanmalarda ise cerrahi yöntemler uygulanarak sakatlıkların tedavisi sağlanabilir. Tendon yaralanmaları da cerrahi müdahale ile düzeltilir ve ameliyat sonrasında düzenli istirahat gerektirir.

17 Kasım 2016 Perşembe

SAĞLIKLI VE BAKIMLI SAÇLAR HAYAL DEĞİL.

SAĞLIKLI VE BAKIMLI SAÇLARA SAHİP OLMAK HER KADIN İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR. ANCAK SAÇLARIMIZ ÇEŞİTLİ NEDENLERDEN DOLAYI SAĞLIĞINI VE PARLAKLIĞINI YİTİRDİĞİ İÇİN BU HER ZAMAN MÜMKÜN OLMAZ. SİZİN İÇİN BAKIMLI, SAĞLIKLI VE IŞIL IŞIL SAÇLARA KAVUŞMANIN İPUÇLARINI ARAŞTIRDIK.

HATALARINIZI GÖZDEN GEÇİRİN

Pek çoğumuz saç bakımı sırasında hata yapıyoruz ve en önemlisi de bu hataların farkına varamıyoruz. Bu sebeple saç bakımı sırasında yaptığımız hataların farkına varıp en kısa zamanda bu hataları tekrarlamaktan kaçınmalısınız.

SAÇLARINIZI TANIYIN

Sağlıklı ve bakımlı saçlara kavuşmanın yolu, saç tipinizi bilmekten ve ona özel bakım uygulamaktan geçiyor. Bu konuda bir saç uzmanından yardım alabilirsiniz. Saç tipinize uygun ürünlerle eskisinden daha sağlıklı saçlara kavuşacağınıza emin olabilirsiniz. Kuru saçlara sahipseniz nemlendirici, yağlı saçlara sahipseniz yağ dengeleyici özelliğe sahip ürünleri tercih etmelisiniz.

KULLANIŞLI BİR MODEL SEÇİN

Saçlarınızı kolay kullanabileceğiniz, yüz şeklinize ve saç tipinize uygun bir modelde kestirmeniz size sadece zaman kazandırmaz; onların her gün ısıya maruz kalmasını da önler. Böylece daha az ısıya maruz kalan saçlarınız gün geçtikçe sağlıklı bir görünüme kavuşur. Belirli aralıklarla kuaförünüzü ziyaret etmeyi ve saçlarınızın uçlarını kestirmeyi de ihmal etmeyin.

ISIDAN KORUYUN 

Her gün ısıya maruz kalan saçlar daha kolay kırılır. Bu da saçlarınızın matlaşmasına ve sağlıksız görünmesine neden olur. Saçlarınızı mümkün olduğunca ısıdan koruyun. Saç kurutma makinesiyle kurutmak yerine doğal yolla kurumasına müsaade edin. Şekillendirmeden önce ise ısıya karşı koruma sağlayan ürünlerle koruma altına almayı unutmayın.

TARAMAYI İHMAL ETMEYİN

Tarama işlemi, saç için büyük önem taşıyor. Tarayarak saçlarınızı, gün boyu maruz kaldığı tozdan ve kirden kurtarabilirsiniz. Ayrıca tarama sırasında kan akışı hızlanacağı ve saç yağı tüm saçınıza yayılacağı için saçlarınız sağlıkla ışıldar. Özellikle gece yatmadan önce saçlarınızı nazikçe tarayın. Saç fırçanızı da sık sık temizleyin.

MASAJ YAPIN

Belirli aralıklarla saç derinize masaj yaparak saçlarınızın sağlığını geri kazanmasına olanak tanıyın. Doğal yağlarla saç derinize yumuşak hareketlerle yapacağınız masaj, saç diplerinizde kan dolaşımının hızlanmasını sağlar ve bu da saçlarınızın sağlıklı ve bakımlı görünmesini kolaylaştırır.

SAĞLIKLI BESLENİN

Saçınıza dışarıdan uyguladığınız bakım işlemleri sağlıklı ve bakımlı saçlara kavuşmak için yeterli değil. Tüm bunların yanı sıra beslenmenize de dikkat etmeniz gerekiyor. Saçlarınızı içeriden beslemek için çinko, B12, folik asit, demir, biotin ve antioksidan yönünden zengin besinleri günlük beslenme rutininize dahil edin.

STRESTEN UZAK DURUN

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin saç sağlığı bakımından önemine değinmişken stressiz bir yaşam tarzının önemini esgeçmek olmaz. Sağlıklı ve bakımlı saçlara kavuşmak için stresten mutlaka uzak durun. Bunun yanı sıra düzenli uyumaya da özen gösterin.
www.sporset.com

14 Kasım 2016 Pazartesi

Çam Ağacı Süslemek ve Çam Ağacı Süslemenin Tarihçesi

Son dönemlerde ülkemizde de yeni yılın gelişi ile birlikte giydirilmeye başlanan çam ağacı süsleme geleneği ilk olarak nerede, ne zaman ve nasıl başladı bilmek ister misiniz? Peki ya, yeni yılın adeta bir sembolü gibi olan çam ağaçlarının seçilmesinin ardındaki nedeni hiç mi merak etmediniz? Bu makalemde bu sorulara yanıtlar aradım. 
İşte, çam ağacı süslemek ve yılbaşında çam ağacı süslemenin tarihçesi…

Kökleri Pagan Dinine Dayanıyor

Çam ağacı süslemek bir diğer deyişle “Noel Ağacı” hazırlamak kökleri pagan dinine dayanan bir gelenek. Paganizm, temelinde “kadim doğa dinleri” olan spritüel bir yaşam tarzı. Paganlar doğanın kutsallığını kutsar ve doğadaki her şeyde izlerini gösteren o ilahiliğe saygı duyar ve sunarlar. İşte doğaya ve ilahi güce duyulan saygı ile geliştirilen “Noel Ağacı” geleneği de Pagan ritüellerinden biridir.
Çam ağacı, Paganların doğaya saygı duruşunun göstergesiyken, Çin ve Mısır ülkelerinde her dem yeşil kalan yaprakları ile ölümsüz yaşamın sembolü kabul edilmiş. Yani yeni bir yıla girerken bu ülkelerde çam ağacı, zamansızlığa vurgu yapmak niyetiyle süslenmeye başlanmış. Ayrıca Çinliler, Mısırlılar ve Yahudiler bu ölümsüzlüğü sembol eden ağaçların dallarından hazırlanan çelenkleri de kayıplarını uğurlarken kullanmayı tercih etmişler.
Doğudan esen çam ağacı rüzgarı Avrupa’da kendini farklı bir alışkanlığın ardından yılbaşına taşımış. Hıristiyanlığın benimsenmesinden evvel putperest bir inancı benimseyen Avrupalılarda yaygın olarak ağaca tapınma söz konusuymuş. Hıristiyanlığın ardından ağaçlar çeşitli geleneklerin kutlanması için süslenir olmuş.
İskandinavlarda çam ağacı süslemesi geleneği, Noel zamanında kuşlar için bir ağaç hazırlamak amacı ile süslenmesiyle başlamış. Ancak günümüze gelen asıl yeni yıl ağacı geleneğinin Almanlar tarafından başladığı söylenmekte. Almanlar, köknar ağacını, Adem ile Havva’nın gizemli hikayesine atfen elmalarla süsleyerek, özellikle kış tatil dönemlerinde evlerinin giriş ve içine yerleştirirlermiş. Zamanla ağacı süsleyen elmalar yerlerini ekmek, bisküvi gibi yiyeceklere bıraksa da amaç hep aynı kalmış.

Çam Ağaçlarının Süslenme Biçimleri

Çam ağaçlarının süslenme biçimleri de ülkeden ülkeye, inanıştan inanışa farklılık göstermiş. Mumlar, kağıt süsler, ışıklar, melekler, yıldızlar, renkli ve farklı materyallerle hazırlanmış süsler, ekmekler, kurabiyeler ve daha niceleri ağaç süslemesinde kullanılır olmuş.
Avrupa’ya yayılışı ile eş zamanlı Amerika’da da yaygınlaşan çam ağacı süsleme ritüelinin uygulamaya konuluş tarihi de ülkeler ve inanışlar açısından farklılık göstermiş. Ta ki günümüze kadar… Günümüzde yılbaşının ve Hıristiyanların Noel kutlamasının sembolü olan çam ağaçları; Kuzey Avrupa ülkelerinde günlerin uzamaya başladığını müjdeleyen 21 Aralık’ta, Almanya’da kış tatillerinin başlangıcında, Romalılar için doğanın doğuşu Mart ayında kutlamalar süslenen çam ağaçları eşliğinde yapılırmış.
Çam ağacının süslenmesi, yılbaşlarında çam ağacı süslemeyi bugün için herhangi bir dinle özdeş tutmak, her hangi bir inanışa mal etmek ya da bu bize has bir gelenek değil demek doğru bir yaklaşım değildir. Uygulama öncesi geçmişini bilmek ama bu keyifli geleneği de yaşamak sizin hakkınız…Dilediğiniz gibi çam ağaçlarınızı süsleyebilirsiniz.

11 Kasım 2016 Cuma

RENKYERİLERİN HAYATIMIZDAKİ YERİ

           www.sporset.com
  Rengin gerçekte ne olduğunu ve bizi her açıdan, ne kadar etkilediğini hiç düşündünüz mü? Ve eğer renkler, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal dünyamızı derinden etkileyebilme gücüne sahiplerse, onları hayatımıza mutluluk getirmek veya sağlığımızı düzeltmek için kullanabiliriz.
  Renklerin Oluşumu: Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Doğada kırmızı, sarı ve mavi olmak üzere üç ana renk vardır. Bu renklerin birbirleriyle ikili olarak eşit oranda karıştırılmasıyla da turuncu, yeşil ve mor ara renkleri elde edilir. Bu renklerden diğer renkler türetilir. Farklı renklerin farklı oranlarda karıştırılmasıyla birbirinden farklı milyonlarca renk oluşur.
  Renkler Bizi Çağırıyor…
Renklerle yaşarız hayatı. Duvarlarımızın, eşyalarımızın, çantamızın ya da kahve kupamızın bizi yansıtsın isteriz. O günkü ruh hâlimize göre giyiniriz fıstık yeşillerini, koyu kahveleri, vişne çürüklerini. Tatil düşlerimiz turkuaz mavisi, aşkımız pembedir. İş yerini canlı renklerle tasvir edenimiz çok azdır. Peki, başımızı çevirdiğimiz her şeyle bu kadar ilişkiliyken, acaba renkleri doğru kullanabiliyor muyuz? Doğrusuyla yanlışıyla kullandığımız renkler hayatımızı ne kadar etkiliyor?



  Renklerin bireylerin çeşitli psikolojik dürtü, güdü ve ihtiyaçları üzerine de etkili olduğu, yapılan çeşitli deneylerle ortaya çıkartılmıştır. Örneğin açlık duygusu üzerinde turuncu, kırmızı ve sarının iştah artırdığını; mavi, turkuaz ve yeşilin susuzluk duygusunu arttırdığı, kırmızının ve eflatunun cinsellik güdüsünü arttırdığı, pastel tonların annelik ve şefkat duygusunu çağrıştırdığı, mavi ve yeşilin sessizlik, sükunet duygusunu arttırdığı saptanmıştır. Yapılan çeşitli araştırmalarda, mor, kırmızı, altın sarısı ve siyah gibi renklerin prestije önem veren kişiler tarafından tercih edildiği görülmüştür.


  Renklerin, harekete geçirebilen, sakinleştirebilen, heyecanlandırabilen, rahatsız eden, dinginleştirebilen hatta üşüten ve ısıtan bir gücü vardır. Işığın yetersiz olduğu durumlarda hem bitkilerde hem de insanlarda çeşitli olumsuzlukların ortaya çıkması bilim adamlarını bu konu üzerinde çalışmaya yöneltmiştir. İnsan vücudunun ışığa tepki gösterdiği fark edilince ışık ve rengin insan üzerindeki etkisi bulunmaya çalışılmış, bu çalışmaların sonunda da ortaya renk terapisi çıkmıştır. Renkler çağrışımlarla duyguları anlatır. Dünyanın pek çok ülkesinde “renk bilim merkezi” vardır. Tokyo, Pekin, New York, Paris, Londra… Bu merkezlerde birtakım hastalıklar renklerle tedavi edilmektedir. Örneğin migren tedavisinde mor ve eflatun kullanılır. www.sporset.com
  Renklerin Psikolojik Etkileri, insanda meydana getirdikleri hislerle ilgilidir. Her renk insanda farklı duygular uyandırır. Kimi renkler insanı sakinleştirirken kimileri heyecanlandırır, bazı renkler kendine güveni arttırırken bazıları da içe kapanıklığı arttırabilmektedir. Birbirine yakın renklerin etkileri de birbirine benzemektedir.
Örneğin, sıcak renkler insanda sıcaklık hissi uyandırırken, soğuk renkler de bir serinlik ve soğukluk hissi uyandırır.
Renklerin insan üzerindeki etkileri, ruh ve sinir hastalıkları başta olmak üzere, çeşitli hastalıkların tedavisinde destekleyici olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, pazarlama, ekonomi ve siyaset gibi konularda da renklerin insan üzerindeki etkilerinden yararlanılmaktadır.

  Renkler nasıl bir etkiye sahip? İnsanları etkilemek için nerelerde kullanılıyor? 

Beyaz; İstikrarı, saflığı, masumiyeti, devamlılığı ve temizliği simgeler. Beyaz, ışığı yansıtır; bu nedenle de kullanıldığı ortamlarda ya da yazlık kıyafetlerde serinlik ve canlılık hissettirir.Turuncu; Neşe verici bir renktir. Parlak, canlı, cana yakın, dışa dönük, mutlu ve çocuksu bir karaktere sahiptir. Mor; Ruhsal dünyanın rengidir. Asilliği, dengeyi, kendine güveni, sakinleştirici ve dinlendirici duyguları pekiştirir. Nevrotik duyguları açığa çıkardığı, insanları bilinç altında korkuttuğu tespit edilen bir renktir. Kraliyet rengi olduğu için şıklığı ve zenginliği hatırlatır. Aynı zamanda esrarengiz, ruhani ve duygusal bir renktir. Mor, kırmızının heyecan ve seksiliği ile mavinin huzurunun karışımıdır.Kahverengi; Ağırbaşlılık, önderlik rengidir. Eğitim, öğretim, kültür, sanat emin olma ve sağlamlık duygularını pekiştirir. Teklifsiz. rahat bir renk olarak kabul edilir. Karşınızdakinin kendini resmiyetten uzak, rahat hissetmesini ve açılmasını sağlar. Toprakla bağlantılı bir renk olduğu için tutarlılık, süreklilik ve zenginlik çağrıştırır. Toprak renkleri genelde olumlu etki doğurur.

 Yapılan araştırmalar kahverengi giyinmiş insanlarla daha rahat konuşulduğunu ve bu insanla daha çabuk sohbet kurulduğunu ortaya koymuştur.Giysilerde kahverengi kullanmak bir yere bağlı olma ve gelecek için sağlanan ilişkiler kurma isteğini gösterir. İnsanlar bu rengin pozitif etkisi ile gerçekçi bir kişilik geliştirebilirler. Negatif etkisi ise değişken ve güvensiz bir yapı gösterir. Kahverengi insanlarda düzen duygusunu ve serbest duyguları harekete geçirir.Sarı; Akıl ve zeka rengidir. Güneş ışınlarının rengi olduğu için aydınlık ve sıcaktır. Umut, ilham ve yöneticilik duygularını pekiştirir. Geçiciliğin ve dikkati çekiciliğin ifadesidir. O yüzden bütün dünyada taksiler sarıdır.Sarı altının da rengi olduğu için kullanıldığı yerlere ve tasarımlara zenginlik, maddi değer, saltanat ve statü katar. Çin’de saltanatı ve imparatorluğu simgeler. Çünkü Çin hükümdarının tıpkı güneş gibi evrenin merkezinde olduğuna inanılır. 

O mutluluğun rengidir. Bulunduğu ortama coşku ve neşe katar. Sarı dışadönük, yenilikçi, yaratıcı, alternatifler üretebilen, ilgi çekmekten hoşlanan, neşeli, espiritüel, canlı, hareketli, kıpır kıpır insanların rengidir. 
Siyah;Uyum ve başarı rengidir. Sakin ve dingin olma duygularını pekiştirir. 
Güç ve bireysellik rengidir. Tabiatta bulunmayan ama en güçlü renktir. Tutku, hırs, inat ve muhalefet duygularında etkindir.Mercan; Pembe; Duygunun ve saf sevginin rengidir. Hayallerin, korunma duygusunun pekişmesinde etkindir. Devamlılık, merhamet, titizlik ve temizlik duygularını pekiştirir.Lacivert; 
kozmik bir renk olarak kabul edilir. Lacivert ve Koyu mavi ise en ciddi renktir. Bu yüzden polis ve pilot üniformalarında kullanılır.Yeşil; Güven rengidir. Paylaşma, cömertlik, huzur, istikrar, sakinlik, zihinsel ve duygusal benlikte etkindir. Yatak odası için de rahatlatıcı bir renktir. Çünkü; rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Tabiatla olan bağlantısından dolayı tazeliği ve şifayı  çağrıştırır.Mavi; sezgilerin rengidir. İç dinginliği, sevgi, huzur, sakinlik ve barış duygularını pekiştirir. Su ve havayla bağlantılı olduğu için her an hayatımızda var olması gereken ve her zaman orada olan bir renk gibi algılanır. Bu sebeple mavi güvenilir, sağlam, emin izlenimini verir.  Kırmızı; Canlandırıcı bir renktir, vücuttaki hipozun salgısını harekete geçirir. Daha hızlı nefes almayı sağlar ve kan basıncını, kalp atışlarını, adrenalin salgısını yükseltir. Bu reaksiyon sonucunda kırmızı; heyecan, yüksek enerjiyi ve motivasyonu çağrıştırır. Aynı zamanda en uyarıcı, seksi, dinamik, tutkulu ve dikkat çekici renktir. Özellikle dikkat çekmesi istenen satış noktalarında ve iştah uyandırdığı için gıda sektöründe kullanılır.Gri; Somut olarak akla sisi ve dumanı getirir. Aklaşmış gri saçlar “yaşlılığı” simgeler. Durgunlaştıran bir etkiye sahiptir. Sıkıntı, karamsarlık ve olgunluğu sembolize eder. Kesinlikle ciddiyeti ve ağırbaşlılığı temsil eder. 
İlgi çekmekten, göze çarpmaktan kaçınan insanların rengidir. Bunlar tarafsız, kararsız, hüzünlü, karamsar, sıkıntılı, meraktan yoksun, temkinli kişiliklerdir.
Giyimde renkler

Giysiler insanların kendilerini değişik şekilde ifade etmelerini sağlar. Renk dilinin çözümlenmesi ile her konuda genel renk durumumuzu görmemiz mümkündür. Rasgele renk kullanarak giyinmek kişiyi ruhsal ve psikolojik yönden kötü etkileyecektir. Çünkü yanlış kullanılan renkler kişinin kendi ile bağlantı kurmasını engeller. 
Giysilerin renkleri dört ayrı renk seti içerisinde sunulur. Kişiler bu setlerden birini kendilerine ait olduğunu hissederek kullanırlar. Giysiler vücudumuzu saran renk filtreleridir. İhtiyacımız olan renk enerjisini emmemizi sağlarken bunun miktarını da ayarlarlar. Kişilerin seçmiş olduğu giysi renkleri kişiler kişilikler hakkında da bilgi verir. 


Kırmızı: Daha enerjik daha dışa dönük kişilik yansıtır. Çok dikkat çekicidir. Kişiler bu rengi ihtiraslı ve hırslı oldukları takdirde kullanırlar. 
Turuncu: Enerji ve heyecan vericidir. Cesur ve maceracı bir anlatımı vardır. 
Sarı: Entelektüel kişilikleri ortaya koyar. Yönetim idare, zihin açıklığı ve dikkati simgeler. 
Yeşil: Dinlendirici, yatıştırıcı, dengeleyiciliği ve bilgeliği simgeler. 
Turkuvaz: insanlara karşı açık bir kişilik olduğunu simgeler. 
Mavi: Düzenin ve ruhsallığın ifadesidir. Huzur, barış ve sadeliği simgeler 
Mor: Kedine güven ve özgürlüğü simgeler. Kutsallık ve alçak gönüllülüğün habercisidir. 

İnsanlar renkli giysileri örtünmek için veya dikkat çekmeye yarayan bir araç olarak kullanırlar. Bunu sadece biriyle anlamak çok yanlıştır. Halbuki renklerin enerjilerinden giysilerde yararlanıldığı taktirde daha yapıcı ve üretken olabilirsiniz. Zira bunlar vücudumuzu saran renk filtreleri gibidirler. Fiziksel ve ruhsal yönden vücuda almamız gereken renk enerjisinin miktarını ayarlarlar.İnsanların giysilerinde seçtiği renkler, onların kişilikleri hakkında çok şey söyler. Ayrıca tercih edilen bu renkler kişilerin sağlıklı yaşamalarına yardımcı olurlar.

Bunları birkaç örnekle şöyle ifade edebiliriz:
- Sarı ve tonlarında giyilen giysiler şişmanlamaya,
- Kırmızı renkli iç çamaşırları, cinsel içgüdünün artmasına,
- Lacivert ve mor tonları ciddiyete ve düşünme yeteneğinin artmasına,
- Yeşil ve tonları sükûnet ve kalp huzuruna,
- Mavi ve tonları rahatlık ve iç huzuruna,


- Mor ve tonları ise insan ufkunun açılıp beyin fonksiyonlarının normal çalışmasına ve dış etkilerden etkilenmemeye yardımcı olur. www.sporset.com